Forum Navigasyonu
Konu ve mesaj oluşturabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.

Yalnız Terry

Page 1 of 3Next

1. BÖLÜM

Candy yatağına uzanmış, gözlerini tavana dikmiş ve uzaklara dalıp gitmişti. Terry'le son vedalaşmaları... Sanki orada takılıp kalmıştı. Unutmak için her şeyi yapıyordu, tehlikeli vadiye hemşire olarak bile gitmişti. Lakin her yalnız kaldığında aklına yine Terry geliyor, yüreğini tarifsiz bir hüzün, bir elem kaplıyordu. İyice dalmıştı ki Rahibe Lane ve Bayan Pony'nin konuşmaları geldi kulağına. Biriyle konuşuyorlardı. Bir kalkıp bakası geldi lakin hiç takati yoktu. Bay Albert onu dinlenmesi için buraya göndermişti. Burada çok mutluydu fakat her fırsatta derin düşüncelere dalıyor, hüzünleniyordu. Çocuklara belli etmemeye çok gayret ediyordu ve bu da onu çok yoruyordu. Tekrar doğrulur gibi olduğu yatağına uzandı. Sesler yakınlaştıkça diğer sesi tanımaya başlamıştı. Evet, bu Bay Albert'in sesiydi. Candy bir anda düşüncelerinden sıyrılıp coşkuyla dışarı koştu. Bay Albert ve diğerleri kapının önündeki masaya daha yeni oturuyorlardı ki bay Albert kapıda Candy'i görünce tekrar ayağa kalktı. Candy biraz buruk bir sevinçle koşup bay Albert'e sarıldı. Bay Albert de sımsıkı Candy'e... Sık sık gelmesine rağmen çok özlemişti Candy'i. Candy başını kaldırıp,

- Hoşgeldiniz Bay Albert!

- Hoşbulduk Candy, seni iyi gördüm.

Candy biraz muzip bir gülümseme ile,

- Daha iyi olacağım ancak beni hiç uyutmuyorlar, deyip bayan Pony'e baktı. Bayan Pony;

- Candy sen var ya... deyip gülüştüler.

Oturunca Bay Albert, Rahibe Lane ve Bayan Pony ile konuştuklarını anlatmaya başladı Candy'e.

- Candy, çok uyumamış olsan da gayet iyi dinlenmişe benziyorsun. Kilo bile almışsın.

Candy yüzünü buruşturup,

- Iımmmm Bay Albert, ben kilo almış mıyım?

Bay Albert gülüp,

- Hayır şakaydı ama sanırım dinlendin. Artık işine mi dönsen?..

Candy çok şaşkındı. Bay Albert devam etti:

- Seni bekleyen bir çok hastan var, onları özlemişsindir diye düşünüyorum.

Candy hâlâ şaşkındı ama birden kalbi mutluluktan hızlı hızlı atmaya başladı.

- Çok özledim çok.

- O hâlde haftaya gel Chicago Hastanesi'nde işine tekrar başla.

- Amaaa...

- Müdür bey seni çağırıyor...

İkindi güneşi yavaş yavaş yerini akşam kızıllığına bırakıyordu. Çocuklar etrafta cıvıldaşıyor, Bay Albert'in gelmesinin mutluluğunu yaşıyor ve onunla şakalaşıyorlardı.

Candy ise dalıp gitmişti ama bu sefer mutluydu.

"İşime dönersem çok çalışırım, insanları mutlu eder ve onların mutluğu ile ben de mutlu olurum. Terry'i unutmak imkansız ancak böyle yaşayamam. Bu kedere dayanamam. Onun işine geri dönüp hayata yeniden sarılması gibi ben de tekrar hayata tutunacağım. Hatta çok sıkı tutunacağım. Belki benim gücüm Terry'e de iyi gelir, hisseder..."

Candy dalıp gitmişti...

11.07.2015

candy has reacted to this post.
candy

2. BÖLÜM

Sabahın erken saatleri... Yapraklar altın sarısına boyanmış gibi güneşin ışıltılarıyla adeta ışıl ışıl parlıyordu... Bay Albert Candy'yi hastaneye bırakmak için Pony’nin evinden alımıştı. Candy arabadan dışarıyı seyrediyordu. Yüzünde tatlı bir tebessüm... Hafif bir rüzgâr, sonbaharın ılık esintisini hissettiriyordu. Bay Albert:

- Candy!

- Efendim.

- Seninle gelmemi ister misin?

Candy başını iki yanına sallayıp tatlı bir tebessüm ile,

- Immm hayır, kendim giderim. Sorun yok.

Araba hastanenin önünde durdu ve Candy atlarcasına hızla indi arabadan. Tam valizini alacaktı ki arka koltuğun altından Kurin fırlayıverdi. Candy büyük bir şaşkınlıkla öylece kalakaldı. Sonra büyük bir hiddetle,

- Kuriiinnnn! diye bağırdı ancak Kurin bu sefer Candy'ye hiç fırsat vermeden doğruca hastanenin bahçesine koşup ortadan kayboldu.

Bay Albert arabadan inip Candy'nin yanına gelip,

- Ben hallederim Candy. Yanıma alırım, Poppe ile arkadaş olurlar. Bugün üstüne gitme, korkmasın.

Candy:

- Iıımmm, peki öyle olsun.

Sonra iki eliyle bavulundan tutup başıyla bay Albert'e selam verdi. Yüzünde biraz öfke ve sevinç ile hastaneye doğru yürüdü.

Adımları biraz ağırdı. Buradan kovulduğu gün gözlerinin önüne geliyordu. Adımları iyice ağırlaşmıştı ki tok bir ses:

- Hoşgeldin Candy!

Candy başını kaldırdı, karşısında Müdür Leonardo.

- Hoşbulduk efendim.

***

Müdür Leonardo camdan dışarıyı seyrederek;

- Candy, sana karşı mahcubum. Elimde olmayan…

Candy ayağa kalkıp Müdür Bey'in sözünü kesti ve

- Lütfen özür dilemeyin. Biliyorum neden öyle davrandığınızı... Ben buraya tekrar döndüm ya, kâfi.

Müdür Leonardo Candy'e dönüp mahcup bir ifade ile tebessüm etti.

Candy başıyla selamlayıp çıktı odadan. Koridorda ilerliyordu özlem dolu bakışlarla. Arkadaşları Candy'i görüp kucaklaştılar. Candy çok mutluydu.

***

Annie ve Archie, Bay Albert'ten Candy'nin geliş haberini alır almaz soluğu hastanede aldılar. Öğle molasında bahçede heyecan ile bekliyorlardı. Candy ve Annie karşılaştıkları an doyasıya sarıldılar. Archie onları seyrediyor ve onlar kadar bu durumdan keyif alıyordu. Birbirini sorup hasret giderdiler ve sık sık bir araya gelme sözü verip ayrıldılar.

***

Candy yeniden hastanenin koridorlarında ilerliyordu. Çok mutluydu. Sonra aniden durdu. Stear... Evet aklına Stear geldi ve birden kalbine ağır bir hüzün düştü. Durduğu yerin yan tarafındaki kapı aralığından gelen melodi hatırlattı Candy'e Stear'ı. Stear'ın Candy'e verdiği müzik kutusunun melodisi... Candy sesin geldiği tarafa yöneldi. Kapı aralığından başını içeri soktu.

- Afedersiniz…

13.07.2015

candy has reacted to this post.
candy

3. BÖLÜM

Kumral, hafif uzun saçlı bir genç masasında bir şeyler yazıyor, yanında da bu müzik kutusu çalıyordu. Candy'nin sesiyle arkasına dönüp baktı. Bakışları olanca sertti. Kalkıp kapıya doğru geldi. Candy biraz tedirgin olup başını geri çekti, kapıyı açmasını bekliyordu ki genç hiddetle kapıyı kapattı. Candy öylece kalakaldı. Öfkeden dişlerini sıktı.

- Ne kaba bişey! Sadece bir merhaba diyecektim.

Ellerini yumruk yapıp hızlıca koridorda ilerlemeye başladı.

"Neden bu kadar öfkeliydi? Acaba rahatsızlığı ne?"

Candy dudağını büzüp,

- Zaten bu özel odanın hastaları da hep böyle huysuz oluyor. Hiç hasta gibi de değildi! diye içinden konuşuyordu.

***

Candy yatağına uzanmamış, âdeta yığılmıştı.

- İlk gün olduğu için bu kadar yoruldum galiba. Off Candy paslanmışsın.

Yatağın içinde sağa sola hareketler yapıp rahatlamaya çalışıyordu. Natalie kapıya vurup müsaade istedi. Candy doğrulup;

- Buyur!

- Biraz sohbet etmek istedim Candy, uzun zamandır görüşemiyoruz. Uyuyor muydun yoksa?

Candy:

- Iımmmm hayır, uykum yok henüz.

- Candy, dönmene çok sevindik. Umarız Frany de bir gün döner.

- Frany'den haber var mı?

- Arada bir mektuplaşıyorlarmış müdür beyle, iyi olduğunu söyledi.

- Sevindim.

- Candy, aslında neden burada kaldığını da merak ediyorum. Adley ailesinin bir ferdi değil misin?

Candy tebessüm ederek;

- Burada mutluyum.

Aslında Bay Albert çok ısrar etti ama Candy kabul etmedi. Daha önce denemişti ama yeniden o altın kafese girmeye hiç niyeti yoktu.

Natalie müsade istedi, kapıya doğru birkaç adım atmıştı ki Candy;

- Özel odadaki o gencin neyi var?

- Depresyon dedi doktorlar, yemek yemiyor, kimseyle konuşmuyor. Dün yatırdılar, kabul etmedi ama ailesinin ısrarıyla kaldı. İyi geceler Candy!

- İyi geceler!

Candy perdeyi aralayıp yıldızları seyre koyuldu."Neden depresyona girdi ki, derdi neydi? Amannn çok huysuz ondandır." diye düşünüp tekrar kendini yatağa bıraktı.

***

Karanlık sahnenin ortasında, spot ışıkların altında kendini adeta rolüne kaptırmış olan Terry’yi seyrediyordu Susanna aşk dolu gözlerle... Terry provasını bitirip seyirci koltuklarında oturan Susanna'nın yanına gelip oturdu. Durgundu. Susanna:

- Terry, çok yoruldun değil mi?

Terry başını iki yana sallayıp;

- Hayır, iyiyim.

- Kahveni iç, iyi gelir.

Çalışan, kahvesini getirip bıraktı. Terry kahvesini yudumlarken Susanna onu seyrediyordu."Terry neden bu kadar mutsuzsun? Neden seni mutlu edemedim?" Susanna bunları aklından geçirirken Terry Candy'yi düşünüyordu. Candy'yi merak ediyordu.

"Acaba iş bulabildi mi? Mutlu mu acaba? Çalıştığı o küçük polikliniğe gitsem mi bir gün kimseye görünmeden?"

Evet Terry o an karar verdi, gidip Candy'yi ziyaret edecekti.

16.07.2015

candy has reacted to this post.
candy

4. BÖLÜM

Candy yüzüne vuran güneşin sıcaklığıyla uyandı güne... Yatağından keyifle kalkıp perdeyi araladı. Sararmış yaprakların arsından süzülen güneş bahçede renk cümbüşü yapıyordu adeta. Yeşil çimlerin üzerinde ara ara düşmüş sarı yapraklar ve hâlâ renk renk olan yediveren gülleri... Bahçenin orta yerinde duran şadırvanın suyu da adeta elmas gibi ışıl ışıl parlıyordu. Sonbahar kendini iyice hissettirmeye başlamıştı. Hava güneşli olsa da hafif bir üşüme hissi veriyordu.

Candy bu esintiyi içine çekmek için camını açtı ve gözlerini kapatıp temiz havayı içine çekti.

- Ne güzel bir hafta sonu!

Hastaneye döneli üç gün olmuştu. Biraz üşüyünce camı kapatmak üzereydi ki Kurin içeri girdi. Candy kucağına alıp okşadı.

- Ah Kurin kaç gündür seni saklayacağım diye ne kadar zorlandığımı biliyor musun? Müdür Leonardo yakalarsa ne olacağını biliyor musun?

Kurin suçlu bir ifadeyle başını Candy'ye yasladı.

Candy Kurin'i indirip üzerini değiştirdi. Bahçeye çıktı, “Acaba bugün ne yapsam?” diye düşündü ki bahçe kapısında Bay Albert, Annie, Archie'yi kendisini beklerken gördü. Koşar adımlarla yanlarına gidip selam verdi.

Archie:

- Candy, bizsiz hafta sonu planların mı var?

Candy elini yüzüne götürüp,

- Daha karar vermemiştim.

Bay Albert:

- Yani Archie doğru tahmin etmiş öyle mi?

Candy'nin yanakları kızardı.

Annie Candy'nin elini tutup,

- Candy, Patty'den mektup var.

Candy bu habere çok sevindi. Bay Albert:

- Hadi gidelim orada okursunuz.

Hep beraber arabaya bindiler. Puppe Kurin'i görünce pek memnun olmadı. Kurin arkasını dönüp Candy'nin kucağına oturdu.

Candy ve diğerleri belli etmeseler de hepsi o an Stear'ı düşünüyorlardı. Derin bir sessizlik... Sadece arabanın sesi vardı. Stear'ın yokluğuna kimse alışamamıştı. Acısı taptazeydi... Candy Stear'ın ölümünden beri savaşı sorguluyordu. "Neden savaş, neden insanlar birbirini öldürür? Ne için? Bu korkunç felakete ne sebep olabilir? Neyi paylaşamaz insan? Bu güzel dünyayı kan ile kirletmek neden?" Şimdi yine o düşüncelere dalmıştı.

Bay Albert sessizliği farketti ve

- Nereye gideceğimizi sormadın Candy?

Candy düşüncelerinden sıyrılıp,

- Nereye?

- Hayvanat bahçesine…  Özlemişsindir diye düşündüm.

- Evet.

Terry'yle hayvanat bahçesinde geçirdiği gün geldi aklına Candy'nin. Başını eğip iki yana salladı. "Düşünme artık Candy, unut!" diyordu kendine ama çok zordu.

***

Elroy Hala salonun ortasında durmuş çalışanlara emir yağdırıyordu. Büyük bir masa hazırlatmıştı özenle. Elisa ve annesi bu durumdan hiç hoşlanmasalar da ses çıkaramıyorlardı. Elisa yine de dayanamayıp,

- Elroy Hala, Candy bizim teklifimizi reddetti. Bizi aşağıladı. Onu nasıl davet edersiniz?

Elroy Hala çok sinirliydi ve Elisa'yı haklı gördüğü hâlde sesini çıkarmadı. Ağır adımlarla pencereye yöneldi. Bayan Leagan cesaretini toplayıp,

- Elisa haklı. Onu çağırmanız, bizim onurumuzu ayaklar altına almanız demek.

Elroy Hala tok bir sesle;

- William Albert'in kararı, ben karışamam.

Bayan Leagan:

- Ama…

- Tamam yeter bu kadar. Akşam siz de burada olacaksınız!

Elisa öfkeden çıldıracak gibi olmuştu.

Onları kapı arkasından dinleyen Neil, tehlikeli bir gülümseme ve delice bir öfke ile ellerini ovuşturdu. Hızla dışarı çıktı.

23.07.2015

candy has reacted to this post.
candy

5. BÖLÜM

"Sevgili Candy, hastaneye dönmene çok sevindim, Annie'den aldım haberlerini. Eminim çok mutlu olmuşsundur.
Geçen gönderdiğin mektupta hâlimi sormuştun. Ailemle birlikte seyahat ettik. Şimdi Florida'nın bir sahil kasabasındayız. Buralar çok güzel. Ama yine de kendimi çok yalnız hissediyorum. Ailem bu durumuma üzülüyor ama benim elimden daha iyi olmak gelmiyor. Babaannem ile sizden bahsediyoruz, güzel anılarımızdan. Sizi konuşacak ortak bir arkadaşın olması çok güzel. Ama ben seninle ve Annie ile konuşmak, dertleşmek istiyorum. Ailem Stear'ı unutmam için ondan bahsetmemi istemiyorlar. Candy, bütün gün evde canım sıkılıyor, büyükannem olmasa daha da bunalacağım. Ve sizi çok özledim. Kendine iyi bak!

Patty"

Candy mektubu kapattı, yanında oturan Annie'ye:

- Annie senin de evde oturmak canını sıkmıyor mu?

Annie biraz şaşırdı ama Candy'ye hak verdi.

- Haklısın Candy ancak ailem çalışmama müsaade etmez ve ben bu konuda yetenekli değilim.

- Ama piyanoda yeteneklisin değil mi Annie? Mesela bir sanat okuluna gidebilirsin, biraz daha geliştirip öğrenci de yetiştirebilirsin.

Annie'ye bu fikir çok güzel geldi ama yine de düşünmesi gerekiyordu.

- Candy, bu konuyu ailemle konuşacağım.

Bay Albert ve Archie ellerinde kâğıt helvalar ile kızların yanına geldiler.

- Candy akşam yemeğini hep beraber yiyelim olur mu?

Candy hayır demedi ama pek gönüllü de değildi. Albert anlamıştı ki;

- Annie ve ailesi de geliyor. Yani hep beraber olacağız, diyerek Candy'yi ikna etmeye çalıştı. Candy gülümseyerek;

- Sorun yok, güzel olur.

Dedi ve hep birlikte hayvanat bahçesinin çıkış kapısına yöneldiler.

***

Terry sağ kolunu başının altına koymuş, gözlerini tavana dikmiş, yatağında uzanıyordu. Diğer elinde Candy'nin tiyatro salonunda unuttuğu, kendisine ait mavi mendil vardı. Kolu yatağından aşağı sarkmış, mendili de sıkı sıkıya tutuyordu. Gözlerinin önünden, mendili Candy'nin koluna sardığı gün tekrar tekrar geçiyordu. Yüreğini saran sıkıntı ile iyice sıkmıştı ki mendili kapı sesiyle irkildi ve doğruldu.

- Kim o?

- Notunuz var.

Terry kalkıp kapıya yöneldi. Genç, kapı aralığından kendisine meraklı bakışlarla bakan Terry'ye uzattı notu. Terry kapıyı kapatıp okumaya başladı, notun kimden geldiğini görünce kapıya sırtını yaslayıp, “Ne bekliyordun Terry! Candy'yi buradan gözü yaşlı gönderdikten sonra sana mektup yazmasını mı bekliyordun? Candy, yine de bir not yazamaz mısın?” dedi. Elini alnına götürüp başını öne eğdi Terry. Bu ayrılık ona bir yük gibi geliyordu. Omuzları bu yükün ağırlığına dayanamadığını belli ediyordu. Başta Susanna olmak üzere herkes farkındaydı. Terry sessizliğine daha da sessizlik katmıştı. Terry elinde notu ile masanın başındaki sandalyesine oturup tekrar okumaya başladı. Susanna'nın ailesi Terry'yi yemeğe davet ediyordu. Yakın akrabalar ile tanıştırmak istiyorlardı. Bu belki onuncu yemekti. Geniş bir aileleri vardı. Terry bu ortamlardan ölesiye sıkılıyordu ancak Susanna için katlanıyordu. Hazırlanmak için kalktı isteksizce...

***

Bay Albert'in arabası Adleylerin malikânesinin önünde durdu. Candy arabadan indi ama ayakları geri geri gidiyordu. Ne Neil'i ne de ailesini görmeye hiç tahammülü kalmamıştı. Annie Candy'nin sıkıldığını fark etti. Destek olmak için elinden tutup bahçe kapısına yürüdüler. Candy tebessüm ederek sıkıntısını gizlemeye çalışıyordu. Albert ve Archie arkadan onları takip etti.

Salonda Annie'nin ailesi de vardı. Selamlaşma bittikten sonra yemek masasına geçtiler. Bay Albert Candy'yi yanındaki sandalyeye oturtmuş, kendisi de masanın en başında oturmuştu. Masanın diğer başında ise Elroy Hala oturuyor ve Candy ile göz göze gelmemeye çalışıyordu. Bay Brighton masadaki soğuk havayı fark etti ve dağıtmak için;

- Albert şirketinin başına geçtin, nasıl gidiyor?

Albert:

- Gayet iyi.

- Archie sen ne yapmayı planlıyorsun?

Albert sözü devraldı:

- Şirkette ona ihtiyacımız var.

Archie saygıyla başını eğdi "Tabii ki!" der gibi.

Ama Neil hiç onları dinlemiyordu. O yaptığı planın bir an önce neticesini görmek için sabırsızlanıyordu. "Bir an önce yarın olsa…" diye geçirdi içinden. İntikam dolu gözlerini Bay Albert'e çevirdi. Elisa Neil'da bir farklılık olduğunu fark etti ve tam karşısında duran kardeşine "Bir şey mi var?" gibisinden baktı. Neil gözleriyle masanın diğer başında, Albert'in yanında oturan Candy'yi işaret etti, dudaklarının arasında tehlikeli bir sırıtma ile.

***

Terry evden çıkmak üzereydi. Son kez durup saate baktı: "Yemekten biraz erken kalkarsam trene yetişirim."

Terry Candy'yi görmenin heyecanı ile çıktı evden. Gökyüzü akşamın koyu mavi örtüsünü çekmişti üzerine... Broadway'in renkli sokakları sokak lambalarıyla iyice renklenmeye başlamıştı. Terry arabasına bindi. Susanna'nın evine doğru ilerlemeye başladı...

29.07.2015

candy has reacted to this post.
candy

6. BÖLÜM

Candy odasının kapısını kapatıp derin bir oh çekti. Hem güzel hem gergin bir gün geçirmişti. Çantasını çıkarıp masasına bıraktı. Sonra aynanın karşısına geçip saçlarını açıp taramaya başladı. Bir yandan da söyleniyordu kendi kendine:

- Offf Neil, seni görmek zorunda mıyım?

Yatağına oturup ayakkabılarını çıkarırken hâlâ boş duran Frany 'nin yatağına takıldı gözleri. Onun şimdi cephede verdiği zor mücadeleyi hatırlayınca şikâyet etmekten vazgeçti. Utandı, başını öne eğdi. Öylece, biraz kaldıktan sonra kendini yatağına bıraktı. Çok yorgundu, hemen uyuyakaldı.

***

Terry ikide bir saatine bakıyordu. Ama sohbet uzadıkça uzamış, Terry çok bunalmıştı. Koca salonda boğulacak gibi olmuştu. Camın önündeki koltukta oturuyordu. Susanna da hemen yanında, onunla yakından ilgilenmeye çalışıyordu. Terry'nin böyle ortamları sevmediğini bildiği için konunun erken bitmesini istiyordu ama mevzu önemliydi. Terry ve Susanna'nın nişan merasimi konuşuluyordu.

Terry ve Susanna'nın tam karşısında bir çift göz, hasetle onları izliyordu. Bu konuşulan nişan merasimi Terry kadar onu da çok rahatsız ediyordu.

Terry son kez saate baktı. Artık kaçırmıştı Chicago’ya giden treni. Çok üzgündü. Susanna Terry'nin elinden tuttu, sakinleşmesini istiyordu.

***

Güneş yeniden tatlı yüzünü dünyaya gösteriyordu. Bulutlar küçük küçük parçalar hâlinde dağılmış, gökyüzünü süslüyordu.

Candy büyük hızla koşturuyordu. Haftanın ilk günüydü ve çok yoğundu hastane. Birkaç saat sonra yorulduğunu fark etti. Yemek saatinden önce biraz temiz hava almak için bahçeye çıktı. Yapraklarının yarısını dökmüş olan koca çınarın altındaki banka kendini bırakıverdi. Sağa sola esneyip rahatlamaya çalışıyordu. Sonra elini karnına götürüp, “Oofff çok da açıkmışım.” dedi. Çınarın diğer tarafında yerde oturan genci fark etmemişti. Genç, Candy'nin çıkardığı gürültüden rahatsız olup kitabını kapattı, ayağa kalktı. Birkaç adım atıp gürültüyü çıkarana baktı. Candy banka uzanmış, kollarını başına yastık yapıp masmavi gökyüzünü izliyordu. Bir taraftan şarkı mırıldanıp diğer taraftan ayakları ile tempo tutuyordu. Genç, bir adım daha atıp Candy'ye yaklaştı. Candy yaprakların hışırtısını duyup doğruldu. Biraz yana dönüp arkasına baktı. Tepesinde kaşları çatık vaziyette yine o genci görünce şaşırdı.

***

Annie bahçelerinde yaptıkları kahvaltı masasından kalkmamış, dergi okuyordu. Çalışanlar masayı topluyordu. Annesi Annie'ye üşümemeye dikkat etmesini söyleyip içeri gitti. Bahçe kapısında bir araba durdu. Şoför kapıyı açtı.

- Valizler efendim.

- Kalsın, birazdan döneceğim.

Annie kendisini kapıda izleyeni fark etmeden elindeki dergiyi okuyordu.

08.08.2015

candy has reacted to this post.
candy

7. BÖLÜM

Candy muhatabının yüzüne bakıyordu, ne olduğunu anlayamamıştı. Ayağa kalktı, Kurin koşarak gelip Candy'nin kucağına atladı. Kurin Harry'ye dişlerini sıkarak öfkesini belli ediyordu. Harry:

- Ne kadar da rahatsız edicisin!

Candy'nin yüzü sinirden kızardı. Sesini alçak tutmaya çalışarak,

- Fark etmedim seni!

Dedi. Harry dinlemek dahi istemezcesine hızla geçip gitti Candy'nin yanından. Candy başını çevirip arkasından öylece bakakaldı. Rüzgârın savurduğu saçları gözlerinin önünden geçiyordu geçmişten gelen hatıraları gibi. Candy iki damla gözyaşı bıraktı rüzgâra... Harry'nin sert bakışları Terry’yi hatırlattı Candy'ye... Sert ama sevgi dolu bakışları... Mesafeli ama sıcacık, güven doluydu Terry! "Terry…" Candy elini kalbinin üzerine götürdü. Elleri yumruk yumruk oldu, kalbinin amansız sıkıntısından. Terry'siz her gün yalnızlık doluydu. Kurin Candy'deki hüznü fark edip sevimli hareketler yaparak onu mutlu etmeye çalışıyordu. Candy Kurin'in çırpınışlarını görünce onu bağrına bastı ve hastanenin yemekhanesine doğru gitti.

***

Annie okuduğu dergiye o kadar dalmıştı ki kendisini hasret dolu gözlerle izleyen Patty'yi hâlâ fark etmemişti. Patty bir kaç adım daha atarak Annie’ye doğru yaklaştı.

- Annie!

- Annie sesin geldiği tarafa baktı ve gözleri heyecandan yerinden çıkacakmışcasına büyüdü. Aniden ayağa kalkıp, solmaya başlayan güller ve ortancalar ile dolu bahçenin kapısında duran Patty'ye koştu. Patty de Annie'ye... Doyasıya sarıldılar birbirine. Patty'nin gözleri buğulandı. Birbirinin ellerini sıkıca tuttular.

- Annie çok özledim sizi.

- Biz de seni... Patty çok büyük sürpriz oldu, geleceğinden hiç bahsetmedin.

- Ben hep istiyordum ama ailem müsaade etmiyordu. Büyükannem ikna etti ve beraber geldik.

Annie Patty’yi eve davet etti ama Patty büyükannesinin yorgun olduğunu söyleyip yarın buluşmak için söz aldı. Annie'nin annesi sesleri duyup dışarı çıkınca o da çok şaşırdı. Ve Patty'yi bir akşam yemeğine davet etti. Patty tekrar selam verip arabada kendisini bekleyen büyükannesinin yanına gitti.

***

Susanna evlerinin balkonunda oturmuş kahvesini yudumluyordu. Emma Susanna'nın omuzlarına şalı örtüp karşısına oturdu. Susanna teşekkür edip, kahvesini ikram etti. Emma Susanna'nın kuzeniydi. Her yaz gelip ailesi ile birlikte bir ay kadar kalırlardı. Bu sefer ailesine Susanna ile kalıp ona yardımcı olmak istediğini söyledi. Susanna çok sevindi. Susanna her fırsatta Terry'den bahsediyordu, ona olan hislerinden. Emma iyi bir dinleyiciydi ve çok da güzel. Siyah saçları, koyu mavi gözleri ve ince uzun bir boyu vardı. İyi bir okulda okuyordu. Ancak o yine de Susanna'nın daha şanslı olduğunu düşünüyor ve çok kıskanıyordu. Susanna Terry'yi o kadar çok anlatmıştı ki Emma’da Terry'ye karşı bir merak oluşmuş ve ilk fırsatta onu izlemeye gitmişti. Gazete haberlerini takip ediyor, resimlerini biriktiriyordu. Merak, ilgiye dönüşmüştü ve Emma bunun çok farkındaydı. Terry'nin Susanna'ya ilgisine anlam veremiyordu. Terry hakkında her şeyi araştırıyordu ama Terry ve Susanna'nın ilişkisine dair hiçbir şey duymamıştı. Bu da onda bir şüphe oluşturmuştu.

- Emma, kahvemizi içtikten sonra Terry'yi görmeye gidelim mi?

Emma hiç tereddüt etmeden,

- Evet olur, dedi. Bu ziyaretler onun da hoşuna gidiyordu.

Emma başını bahçeye çevirip kahvesini yudumladı. Aklından birçok şey geçiyordu ve Terry...

***

Albert çok yoğun bir gün geçirmişti. Arkasına yaslandı ve bir müddet öyle kaldı. Sonra gözleri masada duran gazeteye takıldı. Okumak için hiç fırsat bulamamıştı. Eline alıp okumaya başladı. Arka sayfaların birine gelince aniden durdu. Heyecanla toparlayıp bir daha okudu. Evet, yanlış okumamıştı! Ne yapacağını bilmeden ayağa kalktı ve öfkeden adeta deliye dönmüştü.

14.08.2015

candy has reacted to this post.
candy

8. BÖLÜM

Albert hemen sekreteri aracılığıyla George'u çağırdı. Okuduğu habere hem çok öfkeli hem çok şaşkındı.

“Nereden çıktı böyle bir dedikodu?” diye düşünüyordu ama cevap bulamıyordu. Gazeteyi alıp eline camın önüne geçti. Ağaçlar iyice dökmüş yapraklarını ve kahverengi bir ton olmuştu her yer. Gökyüzünde yavaş yavaş gri bulutlar toplanıyordu içini dökmek için yeryüzüne. Soğumuştu hava, aynen Albert'in hissettiği soğukluk gibi...

George kapıyı çalıp müsaade istedi. Albert kapıya dönüp,

- Girin!

Dedi. George endişeliydi. Albert'i böyle öfkeli görmemişti daha önce. Albert George'un kendisi gibi habersiz olduğunu tahmin edip gazeteyi ayakta bekleyen George'a uzattı. Kendisi de masasına geçti.

***

Elisa kahkahaya doymuyordu bugün. Neil de çok keyifliydi. İkisi Elisa'nın odasında karşılıklı oturmuş bu intikam ve iftira kokan haberin keyfini çıkarıyorlardı.

Elisa ayağa kalkıp büyük ve kabartma çerçeveli aynanın karşısına geçip,

- Candy yaptıklarını yanına bırakırım mı zannettin! Rezil olup kimsenin yüzüne bakamayacaksın!

***

Patty babaannesi ile yeni evlerinin kapısını açtılar. Çalışanlar valizleri taşıdılar ve çalışan genç bir kız Patty'yi selamlayıp evi gezdirmeye başladı. Patty ve büyükannesi merakla onu takip edip gezdiler ve evi çok beğendiler.

Patty:

- Biraz büyük, öyle değil mi büyükanne?

- Öyle Patty. Ama arkadaşların gelip şenlendirirler evimizi.

Patty'nin gözleri mutluluktan ışıl ışıldı.

- Çok güzel olur.

Pudra pembesi koltuklara oturdular ikisi. Salonun duvarları sedef beyazıydı. Kocaman camları ve önünde renk renk çiçekleri vardı. Yere kadar uzanan camların iki yanında açık bej renginde fonluklar ve iki cam arasında muhteşem doğa manzaralı yağlı boya tabloları vardı. Kapının solunda da beyaz bir piyano…

Büyükanne seslendi, az önce kendini tanıtan yardımcılarına.

- Dorothy!

***

Emma ve Susanna arabayı çağırtmışlardı. Susanna omzuna zümrüt yeşili paltosunu aldı. Emma da siyah uzun paltosunu giyiniyordu. Büyük holde büyük bir ayna vardı. Tavandan tabana kadar uzun ve çok geniş... Susanna buradan her geçtiğinde yüzünü diğer tarafa çeviriyordu. Tekerlekli sandalyede kendini görmek üzüyordu onu. Emma aynanın karşısında saçlarına son şeklini veriyordu ve Susanna gıpta ile seyrediyordu.

Susanna:

- Çıkalım mı?

- Hazırım, senin bir ihtiyacın var mı?

Susanna, "Daha ne zamana kadar böyle muhtaç kalacağım?" diye içinden geçiriyordu ve "Terry benden usanır mı?".

Susanna'nın annesi geldi yanlarına ve

- Susanna her gün Terry'yi görmeye gidiyorsun. Bu kadar sık dışarı çıkman iyi değil, biliyorsun.

- Terry'yi görmeden yapamadığımı biliyorsun anne!

- Böyle olmaz. Bunun başka bir yolu olmalı. Düğün tarihini öne almayı teklif ettik ama...

Emma:

- Terry'nin turneleri başlayacak, bu yüzden olamaz, dedi.

Bir süre sessizlik oldu ve sessizliği Susanna'nın heyecanlı sesi bozdu.

- Anne, Terry bizimle kalsa?

Anne çok şaşırdı ama kötü bir fikir gibi de gelmedi.

- Babanla konuşayım. O hâlde gitmeyin bugün, soğudu hava.

- Anne lütfen! Dün pek konuşamadım.

Emma Terry'yi görmenin verdiği heyecanın sabırsızlığı ile

- Hemen döneriz. Çok dikkat ederim Susanna'ya. Endişe etmeyin.

Dedi. Annesi "Peki." deyip uğurladı onları. Hava artık kararmak üzereydi.

***

Candy'nin mesaisi bitmişti. Odasına gelip üzerini değiştirdi. Yatağına oturdu. "Yeni bir kitap okusam iyi olacak." diye düşünürken masasında duran gazeteyi fark etti.  Gazete okumak pek âdeti değildi ama Terry için her gün bakıyordu, bir haber alma umuduyla. Masasının üzerindeki abajuru yaktı, okumaya başladı. Her eline gazete aldığında kalbi heyecandan hızlı hızlı atıyordu şimdi olduğu gibi. Candy daha çok magazin bölümüne bakıyor, Terry'yi arıyordu.

Bu kez Bay Albert ve kendi resmi vardı. Candy'nin başında şimşekler çaktı adeta. "Bu nasıl bir haber!" dedi hayretle.

"Şimdiye kadar kimliğini gizli tutan ve geçtiğimiz aylarda aniden gerçek kimliği ile ortaya çıkan Adley şirketlerinin varisi ve patronu William Albert Adley'in evlatlık edindiği kızı ile aşk yaşadığı iddia ediliyor. Çift bir süre beraber yaşamış. İlişkilerini herkesten gizli tutmaya özen gösteriyorlar. Bu haberin iş ve sosyete dünyasında nasıl yankı uyandıracağı merak konusu…"

20.08.2015

candy has reacted to this post.
candy

9. BÖLÜM

Terry hızla çıktı trenin basamaklarını, soluk soluğa oturdu koltuğuna. Son anda yetişmişti. Hemen yanında, okuduğu gazeteye gömülmüş genç bir bayan vardı. Terry'nin pek âdeti değildi ama mutluluktan selam verdi. Genç bayan çok keyifsiz görünüyordu. Gözü okuduğu haberdeydi. Terry'nin selamını duymadı ya da duyduğu hâlde cevap verecek mecali bulamadı kendinde.

Terry selamını duymadığını düşünerek önüne dönüp arkasına yaslandı. Derin bir nefes aldı.

Karşıdan küçük bir çocuk, elinde gazetelerle kompartımanın kapısından içeri girdi.

Terry siyah paltosunun yakasını kaldırıp içine gömülüp biraz uyumayı düşünüyordu, gazeteyi görünce bir tane alıp yanına koydu. "Uyanınca okurum" deyip şapkasını iyice öne çekip uyumaya çalıştı.

***

Candy ayağa fırladı, ne yapacağını bilmez bir hâlde elleriyle yüzünü kapatmış, odanın içinde bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. Dizleri titriyordu ve artık kendisini taşıyamayacak gibi oldu. Candy kendini yatağına bıraktı. Neden, nasıl diye düşünüyordu. Cevabını bulamadığı sorular boğazında düğüm düğüm oldu. Bu gece çok zor ve çok uzun olacaktı Candy için.

***

Albert George'u gazetenin editörü ile konuşması için gönderdi. Kendisi de Candy'nin yanına gitmek için atladı arabasına... Candy'nin haberi görmemiş olması için dua ediyordu. Artık Candy'nin üzülmesini istemiyordu. Hele de kendisi yüzünden. "Candy!  Bunlar, benim iyileşmem için yaptığın fedakârlıklardan dolayı başına geldi. Benim için ayrı ev tuttun ve bu yüzden çıkan dedikodulardan dolayı işinden oldun. Ama bu, bu çok fazla. Bu haberin sana zarar vermesine müsaade etmeyeceğim."

Albert arabanın camını indirip nefes almaya çalıştı. Yüzüne sertçe vuran soğuk rüzgârı hissetmiyordu bile. Akşamın karanlığında hastaneye doğru ilerliyordu.

***

Terry birkaç saat uyuyup dinlendikten sonra kendine gelmeye başladı. Şapkasını çıkarıp önündeki masaya bıraktı. Sonra gazeteyi aldı eline. Yanında oturan genç bayanın durgun ve hüzünlü hali dikkatini çekti. Sağ elini yanağına koymuş, başını da cama yaslayıp derinlere dalmıştı. Hayalleri gecenin karanlığı gibi koyu bir karanlıkta kaybolup gitmişti. Terry tekrar gazeteyi bir daha sallayıp haberlere göz atmaya başladı.

***

Patty, Dorothy ile birlikte eşyalarını dolaba yerleştiriyordu. Patty Dorothy'yi çok sevmişti. Beyaz dolabın en üst kısmına Patty’nin Candy ve Annie için aldığı hediyeleri dizdi Dorothy. Patty boşalan valizlerini bir kenara bırakıp doğruldu.

- Off çok yorulmuşum Dorothy…

- Çok uzun yoldan geldiniz, tabii ki. Ben hallederdim aslında…

- Olsun, bak beraber bitirdik. Sen de yoruldun.

O esnada cama bir araba ışığı vurdu. Patty merakla perdeyi araladı. Archie ve Annie arabadan inip camdan bakan Patty'ye el salladılar. Patty koşar adımlarla bahçeye fırladı. Annie ve Patty sanki daha bu sabah görüşmemiş gibi tekrar sımsıkı sarıldılar. Archie Patty'ye "Hoş geldin!" dedi büyük bir sevinçle. Patty Archie'yi görünce hem çok mutlu oldu hem de belli etmemeye özense de çok hüzünlendi. Stear'ın emanetiydi Patty, Archie için.

Patty:

- Buyrun, dedi evin kapısını göstererek.

Annie başını iki yana sallayıp,

- Yok hayır. Archie yarını bekleyemedi. Hemen görmek istedi seni. Siz dinlenin yarın hep beraber Candy'ye sürpriz yapalım.

Patty:

- Peki, öyleyse yarın görüşürüz.

Archie:

- Patty gelmekle çok iyi yaptın.

- Teşekkür ederim Archie.

Vedalaşıp ayrıldılar. Patty hemen uyumak ve hemen yarın olsun istiyordu.

***

Sabah güneşi trenin camlarından içeri sızıyordu. Berrak bir gökyüzü vardı. Bütün gece yağmur boşaltmıştı koca koca bulutlar. Çam ağaçları da olmasa hiç yeşil ağaç kalmamıştı etrafta. Terry gözlerini ovaladı, sonra yüzünü yıkamak için kalktı. Döndüğünde yine gazetesini açtı ve tekrar sayfaları karıştırdı.

Terry'nin de Candy gibi başında şimşekler çaktı. Öfkeden yumruk yumruk olan elleriyle gazeteyi buruşturdu. Bakışları olanca sertleşti. Yanındaki genç kız durumu fark edince göz ucuyla Terry'yi sıkan habere baktı. Kendisinin canını sıkan haberdi o. Terry de onun gibi büyük bir hayal kırıklığı içindeydi. Terry öfke dolu gözlerini yumup başını arkasına yasladı. Gazete elinde paramparça olmuştu.

23.08.2015

candy has reacted to this post.
candy

10. BÖLÜM

Sabah olmuştu, yağmur sonrası gökyüzü berrak ve masmaviydi. Güneş gülümsüyordu, yağmur kokan şehrin sokaklarına.

Albert hastanenin önünde bekliyordu. Başını yasladığı camdan güneşin berrak ışıkları sızıyordu. Hiç uyumamıştı. Bütün gece burada beklemişti. Yanlış anlaşılmaktan korktuğu için Candy'nin yanına gitmekten vazgeçmişti. Gidip gitmemekte hâlâ kararsızdı. Ve kararını verip şirkete döndü. Daha sakin düşünmeliydi. Candy ile başka yerde buluşmak daha iyiydi.

***

Candy’nin yüzü uykusuzluktan şişmiş, gözleri ise kıpkırmızı olmuştu. Son bir kez daha aynaya baktı. Üniformasını düzeltti ve yanağına küçük bir tokat atıp "Candy kendine gel, her şeyi unut ve işine bak" demek istiyordu ama bunu yaparak toparlanamayacağını biliyordu. Yine de "Dik dur Candy, doğru bir haber olmadığı er geç ortaya çıkacaktır." dedi içinden ama Müdür Bey’in, hemşire arkadaşlarının ne düşüneceklerini merak ediyordu. Daha önce zor ikna etmişti onları. Candy yine de zor bir gülümseme ile çıktı odasından. Güçlü olmalıydı. Ne olursa olsun her zaman mutlu olmalıydı Candy. Acaba böyle bir dedikoduyu kim çıkarmış olabilirdi diye düşünerek yürüyordu kalabalıklaşmaya başlayan hastanenin koridorunda...

***

Terry öğlen güneşinin ısıttığı Chicago sokaklarında yürüyordu. Paltosunu çıkarıp koluna attı. Albert'in durumunu öğrenmişti gazetelerden. Yanına gitmek istiyordu ama önce sakinleşmeliydi.

"Doğru olamaz! Ne Candy ne de Albert bu ihaneti yapacak insanlar değil! En çok değer verdiğim iki insan… İnanmam!"

Terry bu düşünceler ile kalabalığın ortasında durdu. Yolun kenarına geçip bir araba aradı gözleriyle. Görünürde araba göremeyince kalabalıklar arasında yürümeye devam etti.

***

Susanna ile oturmuş ve onu teselli etmeye çalışıyordu Emma. Terry'nin haber vermeden şehirden ayrılmasına çok içerlemişti Susanna. Kimseden öğrenemedi nereye gittiğini ama tahmin ediyordu.

Susanna dizlerindeki battaniyesini elleriyle sıkıyor, buruşturuyordu sıkıntıdan.

- Ona gitti.

Emma:

- Efendim?

- Candy'ye gitti, biliyorum.

- Dün kuliste duyduğumuz kız mı?

Susanna nefes alamıyor gibiydi. Kuliste dedikodular çıkmıştı, herkes Terry ve eski sevgilisi Candy'den konuşuyordu. Susanna'nın onları ayırdığı dedikoduları canını çok sıkmıştı.

- Nereden çıktı bu söylentiler? Candy'yi kimse bilmiyordu.

Emma yana düşmüş siyah uzun saçlarını elleriyle toplayıp arkasına attı. Sonra koltuğuna yaslanıp duyduğu keyfini belli etmemeye çalışarak:

- Terry bahsetmiş olabilir mi?

- Mümkün değil. Terry konuşmaz bile kimseyle.

Susanna'nın annesi elinde ilaçlar ile içeri girdi.

- Susanna, bugün ilaçlarını içmemişsin. Lütfen ihmal etme!

Susanna ilaçlarını içerken Emma da "Terry gerçekten Candy'ye mi gitti? Unutamadı mı hâlâ?" diye düşünüyordu.

***

Annie Patty'yi beklerken, Patty'nin babaannesi ile hoş bir sohbete dalmışlardı.

Patty'nin babaannesi;

- Lütfen bir kahvemizi iç Annie. Patty'nin hazırlanması bir saat sürer, dedi küçük bir kahkaha atarak.

Dorothy:

- Elbette!

Deyip mutfağa geçti.

Annie Dorothy'i tanır gibi oldu ama çıkaramayınca tekrar büyükannesine dönüp sohbete devam etti.

***

Terry hâlâ yürüyordu yorulduğunu bile hissetmeden. Hâlâ kafasında binbir düşünce ve soru… "İnanmıyorsam neden bu kadar gerginim? Neden?" diye soruyordu.

Terry tekrar bir araba bulabilmek için durup etrafına baktı. Yolun ortasında olduğunun farkında değildi. Şiddetle çalan kornayla irkildi ve üstüne hızla gelen arabanın şokuyla olduğu yerde kalakaldı.

***

Elroy Hala ve Bayan Leagan Adley malikânesinin bahçesinde yürüyor ve Albert ile Candy hakkında konuşuyorlardı.

Elisa ve Neil da balkondan onları seyrediyorlardı. Elisa balkon parmaklıklarına yaslanıp Neil’a döndü.

- Bak kardeşim, Candy bu sefer fena sıkıştı. Elroy Hala çok kızgın.

Neil:

- Albert artık koruyamaz!

- Herkesin gözü onların üstünde olacak.

Neil:

- Candy'yi koruması yanlış anlaşıldığı için mesafeli davranacak, dedi ve birlikte kahkaha attılar intikam almanın verdiği keyif ile.

***

Candy sargı bezini sarıyordu sedyede oturan çocuğun bacağına. Çocuk bacağındaki yaranın verdiği acı ile durmadan ağlıyordu. Candy bitirip ayağa kalktı:

- Acısı hiç dinmedi mi?

Annesinin tesellisine hiç aldırmadan hâlâ ağlıyordu çocuk. Candy telaş içindeydi.

Müşahede odasının kapısında Candy'ye seslendi sert bir sesle başhemşire.

- Candy neden hâlâ ağlıyor bu çocuk? Sıkı mı sardın yoksa!

Candy elindeki malzemeyi komodine bırakıp başını iki yana sallayarak;

- Hayır efendim, çok özen gösterdim, dedi.

- Peki neden hâlâ ağlıyor?

- Bilmiyorum.

- Aç sargıyı kontrol edelim.

Başhemşire ile birlikte gelen hemşire her fırsatta Candy'ye bakıyordu. Candy ile göz göze geldiler. Candy “Haberi okumuş olmalı." dedi içinden.

- Candy, tentürdiyot yerine başka ilaç sürmüşsün! Sızlattığı için acı veriyor çocuğa. Allah aşkına aklın nerede?

Candy mahcup bir ifade ile özür diledi. Başhemşire yeniden sardı ve sinirli bir tavırla çıktı odadan. Candy çocuğun önünde oturup tekrar özür diledi. Anlaşılan daha fazla devam edemeyecekti işine. Müdür Leonardo'dan izin almak için kalktı ve başıyla selam verip dışarı çıktı.

***

Parkın ortasında küçük bir göl... Gölün ortasında ördekler yüzüyor ve dalga dalga halkalar oluşturuyorlardı. Candy ise bu manzarayı hayran hayran izliyordu. Bir an her şeyi unutmuş, bu güzel parkın zevkin çıkarıyordu.

Annie ve Patty hastaneye gittiler Candy için ama izin aldığını öğrenince, "Bir sorun mu var?" diye sordular birbirine. Archie onları parktan alacaktı, oraya gitmeye karar verdiler.

***

- Candy!

Candy daldığı düşüncelerinden sıyrıldı Archie'nin sesiyle. Ayağa kalktı, arkasında duran Archie'ye şaşkınlıkla baktı.

- Candy neden buradasın bu saatte? Dedi yanına gelerek.

- İzin aldım.

- Bir sorun mu var?

Candy başını eğdi, derin bir nefes aldı. Olanları anlattı.

***

Terry hâlâ şoktaydı. Omzuna dokunan elin sahibine baktı.

- Terry, daha iyi misin?

- İyiyim.

- Hadi kalk öyleyse bir yerlere gidelim. Ya da en iyisi eve gidelim, daha iyi dinlenirsin.

Terry ayağa kalkıp,

- Bay Albert, gerek yok. İyiyim ben, dedi.

- Hadi Terry, en azından bir kahve içelim...

Bay Albert Terry'nin paltosunu banktan alıp arabaya bindiler. Albert Terry'de korkudan başka bir hâl olduğunu anlamıştı. "Onun için mi geldi acaba? İnanmış mıdır?" diye konuşuyordu içinden. Terry de aynı durumdaydı. "Sorsam mı? Ya doğru derse! Hayır, olamaz! Yalan olduğunu söyleyecek."

***

Annie ve Patty, Candy'yi bulamayınca parka Archie'nin yanına geldiler. Konuşarak parkın kapısından girdiler. Candy ve Archie'yi beraber oturuyor gördüler.

Patty:

- Annie, Candy'ye sürpriz yapmak istiyorum ama galiba bir sorun var. Candy mutsuz görünüyor.

Annie:

- Evet öyle. Ama seni görünce eminim çok mutlu olacaktır.

Beraber arkadan Candy'ye yaklaştılar. Patty naif ve heyecanlı sesiyle;

- Candy!

Candy Patty'nin sesini duyduğuna inanmamış gibiydi. Arkasında duran Patty'yi görünce ne yapacağını bilemedi. Bu kötü günde en iyi gelecek şeydi Patty'nin dönüşü... İki arkadaş uzun uzun sarıldılar. Üçü de bu güzel anı doyasıya yaşadılar. Saatlerce beraber göl kenarında vakit geçirdiler. Archie ise müsaade isteyip Albert'in yanına, durumu bir de ondan dinlemek için kalktı.

***

Terry çay fincanını dakikalardır karıştırıyordu. Albert hemen mevzuya girip, bu konuyu burada halletmek istiyordu. Daha sonra da sabahtan beri aklını kurcalayan bir soruyu, “bu dedikoduyu kimin çıkardığını” öğrenecekti.

- Terry, neden geldin diye sormayacağım. Belli ki sen de çıkan dedikoduları duydun. Kesinlikle yalan haber. Candy her zaman kız kardeşim gibiydi. Onun için de ben bir ağabey… Sakın bunlara inandığını söyleme.  Sence Candy böyle biri mi?

Terry önüne eğdi başını ve içinden "Evet, Candy böyle bir kız değil. Belki de bu yüzden çok sevdim onu. Kendimden çok güveniyorum ona. Ama neden çok öfkeliyim?" diye geçirdi.

Albert:

- Terry!

- Bay Albert, ben buraya Candy'yi merak ettiğim için geldim. Onu çok özledim.

- Terry artık…

Terry Albert'in sözünü kesti.

- Biliyorum, artık ayrıyız ve öyle davranmam gerekiyor.

- Evet Terry, Candy senin buraya onun için geldiğini öğrenirse umutlanır. Ve yeniden yıkılır.

Terry başını bir türlü kaldıramıyordu. Elindeki kaşığı fincanın yanına bırakıp,

- Haklısın, duygularıma yenildim. Çok özlemiştim ve merak ediyorum, dedi.

- Candy iyi, tekrar hastanede çalışmaya başladı.

Terry buna çok sevindi. Albert'in gözlerinin içine bakıp;

- Çok kıskandım Candy'yi, dedi.

- Demek ki hâlâ çok seviyorsun. Ama Candy'nin de kendine yeni bir hayat kurması gerekiyor. Mutlu olmaya hakkı var.

Terry:

- Elbette, bunu en çok ben istiyorum. Son bir kez Candy'yi görmek istiyorum Bay Albert. Görmeden gidemem.

“Peki.” dedi Bay Albert.

- Candy'ye görünmeden...

16.09.2015

sanart2000 and candy have reacted to this post.
sanart2000candy
Page 1 of 3Next